18 Ocak 2008 Cuma

Allah'ın İsmi Şerif-i Hakkında

(Bu yazı, Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri'nin 1971 yılında, İskenderpaşa Camii'nde yapmış oldukları iki sohbetten oluşan 'Zikrullahın Faydaları' adlı kitaptan alınmıştır.)


Birisi İbn-i Àbidîn Hazretleri, meşhur fakihlerimizden; ikincisi İmâm-ı A'zam Hazretleri, üçüncüsü Tahâvî Hazretleri... Daha buna benzer bütün ulemânın ittifakıyla --isimleri hep yazılı ama, okumadım hepsini-- Allah lafza-i celâli İsm-i A'zam'dır.
İsm-i A'zam diye bir laf vardır ya aramızda, "Ah şu ism-i A'zâm'ı bir elime geçirsem!" diyerekten... İşte o İsm-i A'zâmın ta kendisi Allah ism-i şerifidir. Bunu İbn-i Àbidîn, İmâm-ı A'zam Hazretleri, Tahâvî, Alâmetül-Hàricî, Kesâî, Şa'bî, İsmâil ibn-i İshâk, Ebû Hafs vs. bütün ulemâ ittifak etmişler ki, Allah ism-i şerifi İsm-i A'zamdır. Allah ism-i şerifi ile yapılan zikirden daha üstün ve a'lâ makam olmadığını da bildirmişler.

Zikrin envâı var ya; "Hû" derler, "Hay" derler, "Hak" derler, "Latîf" derler... Her tarîkın bir zikri var. Fakat bunların hepsinden en a'lâsının Allah ism-i şerifi olduğunu beyan buyurmuşlar. Çünkü Hazret-i Allah-u Celle ve A'lâ da, Kur'an-ı Azîmüşşan'da;
(Yâ eyyühellezîne âmenüzkürullàh) "Ey iman edenler, Allah'ı zikredin!" diye Allah ism-i şerîfi ile zikri emir buyurmuşlardır.

Ma'lûmunuzdur ki, Allah lafz-ı şerifinin içinde Esmâül-Hüsnâ'da yazılı olan 99 ism-i şerîfin mânâları mevcuttur. 99 tanedir Esmâül-Hüsnâ; o 99 kelimenin mânâsı, Allah lafzının içerisine dürülmüş ve konulmuştur. Ona onun için İsm-i A'zam'dır denilmiş. Lâkin diğer esmâlarda bu husûsiyet yoktur. Meselâ; Rahmân, Rahîm, Latîf, Gaffâr, Settâr... bunlar da Allah'ın isimleridir. Fakat bunları zikrettiğiniz vakitte, Allah-u Teàlâ'nın o has olan ismi ile zikretmiş olmazsınız.

Allah ism-i şerifi, hiç de diğer isimler gibi değildir. Allah denildi mi, Gaffâr, Settâr, Rahmân, Rahîm, Kerîm, Tevvâb, Vehhâb, Hak, Mübîn, Raûf... vs. bütün isimlerin mânâları şâmil ve hâmildir. Diğer isimlerle zikredilmekten daha evlâ ve daha a'lâdır.

Allah ism-i şerîfi ile zikredilmesinin bir hassası daha vardır ki: meselâ; (Allah) kelimesinin başındaki elif'i kaldırsanız, (lillâh) kelimesi kalır.
(Lillâhi mâ fis-semâvâti vemâ fil-ard) derken, o da Allah-u Teàlâ'yı bize haber verir. Eğer lâm harfini de kaldırırsanız, (lehû) kalır ki; (Lehû mâ fis-semâvâti vemâ fil-ard) diye yine Allah-u Teàlâ'nın ism-i şerifi çıkar ortaya. Elif'le iki lâm'ı da kaldırsanız, he kalır ki;(Kul huvallàhu ehad... Huvallàhüllezî lâ ilâhe illâ hû...) ayetlerinde Allah-u Teàlâ'nın ismi, o isimle de zikredilmiştir. Yâni Allah isminin her harfi Allah ismine tekàbül eder.

Onun için, Allah dediniz mi, Cenâb-ı Hakk'ın ne kadar ismi varsa, onların hepsini zikretmiş olursunuz; sevâbınız da, feyziniz de o kadar çok bol olur. Cenâb-ı Hak cümlemizi, bu güzel ismini durmadan zikreden kullarından eylesin... Âmîn, bihürmeti seyyidil-mürselîn.

Cüneyd (Rh.A) buyurur ki:
"--Bu Allah ism-i şerîfini zikredenler nefislerinden geçerler, Hakk'a vuslata yol bulurlar. Bu hususlara riâyetkâr olmakla kalb gözleri dâimâ Hakk'ı gözler. Bu zikrin nûru, onların beşeriyyet sıfatlarını yıkar ve mahveder."
Lâyık-ı vechile Allah ismi anıldı mı, bu tamâmiyle hàsıl olur

Ebül-Abbas-ı Mürsî Hazretleri der ki:
"--Zikrin, Allah Allah olsun! Çünkü bu ism-i şerif, esmâların sultânıdır ve bu zikirden ilim ve nur hâsıl olur."

Keşf ü kerâmet ve basîret gözlerinin açılmasına sebep olacağından, Allah ism-i şerîfinin zikrine çok devam edilmesini ve diğer zikirler üzerine tercih edilmesini tavsiye etmişlerdir. Gerek "Lâ ilâhe illâllah" ve gerek sâir zikirlerin bütün mânâlarını Allah ism-i şerifi mütezammındır. Akàid, ulûm, âdâb ve hakîkatlerin hepsini şâmildir. Gaflet etme, fânî dünyaya aldanıp da Hakk'ın zikrinden mahrum kalma, ey güzel kardeşim!..

Hiç yorum yok: