27 Nisan 2008 Pazar

İBADETİN GÜZEL YAPILMASI-1

a. Şeytanın Hileleri
Şeytan aleyhil-la'neh bizim hasmımızdır, düşmanımızdır. Kur'an-ı Kerim'de de buyruluyor:
(İnneş şeytàne leküm adüvvün, fettahizûhü adüvvâ) Muhakkak ki şeytan düşmanınızdır; siz de onu düşman belleyin, düşman edinin! Şeytanın düşman olduğunu bilin!" buyruluyor.
Şimdi bu bir mahlûk ve ateşten yaratılmış. Bizi doğru yoldan çıkartmağa, Allah'ın sevmediği işleri yapmağa teşvik eder, günahları işlemeğe teşvik eder. Allah'ın emirlerinin yapılmasını zor gösterir, yapılmasını istemez, yapılmamasını sağlamağa çalışır. İnsanı Allah'ın emirlerini tutmamaya, Allah'a âsî duruma düşürmeye çalışır. Kendisi emir tutmamıştır, insan oğlunu da âsî duruma, kendisinin durumuna düşürmeğe çalışır. Kendisi gibi cehenneme girsinler diye sapıtmağa çalışır.

Eğer şeytan bir insanın aklını çelemezse, onu günahı işlemeye sevk edemezse, Allah'a âsî duruma düşüremezse; hiç olmazsa hayrı işletmemeğe çalışır. Hayrı işlemesin, sevaplı işi işlemesin, sevaplı işler yapıp da Allah'ın rızasını kazanmasın diye hayırlardan geri tutmağa çalışır. Hayırlardan geri tutmağa güç yetiremezse; çünkü doğrudan doğruya kendisinin bir gücü yoktur, saltanatı yoktur. Yâni ne olursa olsun yaptırırım diye bir saltanatı yoktur. Bismillahir-rahmanir-rahim.

(İnnehû leyse lehû sultànün alellezîne âmenû ve alâ rabbihim yetevekkelûn) "Onun iman eden insanlar üzerine bir hakimiyeti, zorla yaptırım gücü yoktur. Rabbine tevekkül eden, iman eden kullarına zorla bir şey yaptırtamaz." Ne yapar?.. Ancak vesvese verir, teklif eder. Yâni insanın karşısında ona bir takım teklifler getirip, o teklifleri ona cazip gösteren, allayıp pullayan, hoş gösteren, istettiren, canını çektiren bir varlıktır. Doğrudan doğruya bir gücü yoktur ama, burnuna halkasını taktığı kimseyi ayı oynatır gibi oynatır.

Hani ayıların burnuna zincir takıyorlar; o zaman o koca ayı ayıcının oyuncağı oluyor. Otur diyor oturuyor, kalk diyor kalkıyor. Şu taklidi yap diyor yapıyor, bu taklidi yap diyor yapıyor. Söz dinlemediği zaman burnunda halka var, çekti mi acıdığı için hayvanın burnu; bir de elinde sopası var, koca ayı o küçücük yenebileceği mahlûkun maskarası oluyor, yâni oyuncağı oluyor.

Böyle burnuna halka taktıkları vardır. Kendisinin sözünü dinleyenleri, tabi olanları vardır ama; mü'minlere, imanı kuvvetli olanlara ve Allah'a tevekkül edenlere doğrudan doğruya yaptırım gücü yoktur. Sadece teklif etme, cazip gösterme, reklam ve propaganda ve kötülüğü yaptırma gayreti vardır.

Şerri yaptıramazsa, şerri cazip gösterip işlettiremezse; "İçki iç, kumar oyna, zina et, şöyle yap, böyle yap; adam öldür, hırsızlık yap..." vs. bunu yaptıramazsa, hayrı işletmemeğe çalışır: "Namaz kılma, oruç tutma, Allah'ın yolunda gitme; sıkıcı zaten bunlar... Hacca gidip ne yapacaksın?" der. Yâni Allah'ın emirlerine karşı insanda bir soğukluk, isteksizlik, onları sevimsiz görme gibi bir şeyi yapmağa çalışır.

Onu da atlatabilirse insan, "Ne demek yâni; Allah'ın emri de güzeldir, yasağı da güzeldir. Emri güzel şeyleri emretmiştir" diyebilirse...

(Kul innallàhe lâ ye'müru bil-fahşa') "De ki ey Rasûlüm, o mü'minlere: Allah insanlara kötülük emr'etmemiştir, kötülükleri yapın dememiştir. Emrettiği şeyler, fuhşiyat değildir, güzel şeylerdir."

(Kul emera rabbî bil-kıst) "Adaletli güzel şeyler emretmiştir Mevlamız, insanlara faydalı şeyleri emretmiştir. Dünyalarına, ahiretlerine, sıhhatlerine, bedenlerine, akıllarına, her şeylerine faydalı şeyleri emretmiştir."

Ne demek? Rabbimin emirleri güzeldir. Namazı güzeldir, haccı güzeldir, zekât güzeldir. Evet cebimden para çıkıyor ama, o da güzel, karşı taraf seviniyor. Benim fazlamdan alıyor, kırktan bir tanesini alıyor, kırktabirini alıyor, otuzdokuzu bende kalıyor. Malım temizleniyor, o kardeşim de seviniyor. Karşıdaki bir insanı sevindirmiş oluyorum. Oh... Ne kadar güzel.

Zekât güzeldir, oruç güzeldir. Oh... Elhamdü lillâh bedenim rahatlıyor, midem dinleniyor, sıhhat kazanıyorum, kalbim nurlanıyor... vs. Oruç güzeldir, her şey güzeldir.

Allah'ın emirleri de, yasakları da yerli yerincedir. İyi ki yasak olmuş içki; çünkü birayı bile devamlı içenlerin görüyoruz alkolik olduğunu...

--Alkol miktarı az, efendim işte ne olacakmış filân...

Azdan çoğa, çokdan alkolikliğe, alkoliklikten dejenerasyona, dejenerasyondan hastahaneye veya mezara; istikamet böyle...

Almanya'da çok gördüm, biradan mahvolmuş çok insan gördüm Almanya'da; yollarda, kenarlarda, hayır evlerinin kapılarında...
"--Bunlar burda ne yapıyorlar böyle?" dedim.

Dediler ki:
"--Bunlara bu hayır teşkilatı yevmiye bir para veriyor, az bir para. O parayı almak için buraya dizilirler, yatarlar kapıların önünde böyle koyun sürüsü gibi, davar gibi; ondan sonra burdan bu günlük paraları aldılar mı, dosdoğru yine içki içmeye giderler."

Yâni bayağı bir insanlıktan çıkıyorlar; hem vucüt ve şekil bakımından çıkıyorlar, hem de faydalı bir insan olmaktan çıkıyorlar. İnsan görüyor; o küçük dedikleri, alkol miktarı az dedikleri biranın bile bir toplumu nasıl mahvettiğini gözleriyle görüyor. Keşke videoya alsa da insan, seyrettirse başkalarına...

Şimdi yasakları da güzel yerli yerindedir. Elhamdü lillâh ki nikâhı emretmiş, zinâyı haram kılmış. Elhamdü lillâh ki içkiyi haram kılmış. Ve o kadar güzel tatlı, tuzlu, ekşi, turşu ne güzel meyvalar var, gıdalar var; onlarla gıdalansın insan!.. Emri güzel, yasağı güzel, lütfu güzel, kahrı güzel, hükmü güzel, her şeyi güzel...

Hiç yorum yok: